Türk Resminde Soyutlayıcı Eğilimlerin Başlangıcından Günümüze Kadar Olan Dönemi

kemalozgoren tarafından tarihinde yayınlandı

Soyut resim sanatı anlayışı Türkiye’de kendini 1950’lerden sonra kendini göstermiştir. Türkiye’nin kültür ve sanat yönünde ve özellikle resim ve heykel sanatında hızla dünyaya açılma, modern çizgide Avrupa’yı yakalamaya çalışma yılı 1950’li yıllardı. Bu dönem resim ve heykelin hızla soyut akımların içine girdiği dönemdir.

Türkiye’nin toplumsal gelişimini de düşünürsek, 1950’li yıllar Türkiye’nin çok partili özgürlükçü demokratik yönetime geçtiği yıllardı. O dönemlerde ülkenin sanat yaşamında da çok yönlü ve özgürlükçü bir anlayış egemen olmaya başlamıştır. Bu konuda da Ayla Ersoy “Günümüz Türk Resim Sanatı (1950’den 2000’e)” kitabında da; sanatçıların soyut sanata olan ilgileri yeni bir dönemin baş- lamasına duyulan ilginin bir göstergesi olduğunu belirtmiştir.

.Bu döneme yakın bir tarih olan 1949 yılında açılan Devlet Resim Sergisi’nde, Ferruh Başa-ğa’nın ödül alan, geometrik şekillerle soyutlanmış bir kadın ve bir erkeğin resmi olan “aşk” adlı tablosunun birinci olarak görülmesi, o dönemin sanatçılarının soyut sanata yönelişinin bir göstergesi idi. Bu gösterge “aşk” adlı tablonun çağdaş anlamda ilk soyut resmin örneği olma özelliğini vermiş olduğu düşünülür.

1950’den sonra Türk sanatçıları kendi kişisel eğilimlerine doğru yönelmeye başlamış ve tek anlayışı kapsayan kişisel sergiler çoğalmaya başlamıştır. Hatta 1940’lı yıllarda toplumsal gerçekçiliği savunan ve pek çok etkinlik yapan Yeniler Grubun bazıları 1950 den sonra soyut sanatın başlıca savunucularından birileri olmuşlardı. Bu sanatçılar, Refik Epikman, Zeki Faik İzer, Nurullah Berk, Cemal Bingöl, Malik Aksel, Halil Dikmen, Fahrünnisa Zeyd ve Sabri Berkel’dir.

 

Ferruh Başağa, “Aşk”, 1949, 60x85 cm, T.Ü.Y.B.

Ferruh Başağa, “Aşk”, 1949, 60×85 cm, T.Ü.Y.B.

 

Nejad Melih Devrim, Soyut Kompozisyon, 1947-49. Tuval üzerine yağlıboya. 237×304 cm. İstanbul Modern Koleksiyonu.

Nejad Melih Devrim, Soyut Kompozisyon, 1947-49. Tuval üzerine yağlıboya. 237×304 cm. İstanbul Modern Koleksiyonu.

 

Zeki Faik İzer, Jean Goujon Heykeli ve Model, 1968, Tuval üzerine yağlıboya, 144 x 96,5 cm

Zeki Faik İzer, Jean Goujon Heykeli ve Model,
1968, Tuval üzerine yağlıboya, 144 x 96,5 cm

Fahrelnissa Zeid, İsimsiz, 1950’ler. Tuval üzerine yağlıboya. İstanbul Modern Koleksiyonu, /Aairin Devrim Bağışı

Fahrelnissa Zeid, İsimsiz, 1950’ler. Tuval üzerine yağlıboya.
İstanbul Modern Koleksiyonu, /Aairin Devrim Bağışı

 

“1953 ve 1954 yıllarında Türkiye’de soyutta önemli bir çıkış sözkonusudur. Bu tarihlerdeki özellikle Adnan Çoker ve Lütfü Günay’ın sergileri bunu göstermektedir. 1950’lerden 1958’lere kadar dış ülkelerde açılan Türk ressamların sergilerinden Nejat Devrim, Selim Turan ve Fahrü- nisa Zeid’inkiler soyut resim tarihimizde önemli yere sahiptir. Adnan Turani’nin de Bamover, Ham burg ve Batı Berlin galerilerinde açılmış sergileri var. Akademi çatısı altında Zeki Faik İzer ve Sabri Berkel de soyutlamaya gidiyordu. 1959 ve 1960’larda İstanbul ve An kara’da saptanan durum şudur: İstanbul’da Zeki Faik İzer, Sabri Berkel, Halil Dikmen, Şemsi Arel, Ercüment Kalmık, Ferruh Başağa, Nuri İyem ve Adnan Çoker soyut anlayışı beminsemiş aktif çalışan ressamlardı. Ankara’da ise Cemal Bingöl, Adnan Turani, Lütfi Güney ve Cemil Eren soyutun çeşitli anlayışlarını temsil ediyorlardı. Refik Epikman ile Eşref Üren de kimi lirik soyutlamalara yönelik çalış malar yapmaya başlamışlardı.” (Berk, Turani, 1981: 157)

Mübin Orhon, 1966, Mohaç Meydan Savaşı, Tuval üzerine yağlıboya, 100 x 285 cm

Mübin Orhon, 1966, Mohaç Meydan Savaşı, Tuval üzerine yağlıboya, 100 x 285 cm

1960’lı yıllar bütün alanlarda olduğu gibi kültür alanında da görülen değişimlerin birdenbire yaygınlaşmasına neden olmuştur. 1960’lı 1970’li ve 1980’li yıllar ve bundan sonraki yıllarda, Türkiye, dünyadaki çağdaş eğilimler ve olaylarla eşzamanlılık yaşamıştır. 1960’tan sonra soyuta karşı ilgi artmıştır, soyut anlayış büyük bir etkinlik ve yayılma göstermiştir. Bu yıllarda açılan il galerileri yakın yörelerde yaşayan sanatçılara destek olmuş, çağdaş resmimiz merkez illerden başka illerde de tanınmaya başlamıştır. Eski ve yeni kuşak sanatçıları kişisel ve grup sergileri açmıştır.

1970-1980 arası dönem Türkiye’de Kavramsal Sanatın kuramsal ve uygulama alanında ürünler verdiği bir dönemdir. 80’li yıllarda sanatçılar genelde kendi kişisel yaşam öykülerinden, fantezilerinden güç, cinsiyet ve kimlik sorunsalına değişik yorum ve açılım getirmişlerdir. Post-Modern dönemin gereği sanatçı içinde bulunduğu her şeyi sorgulayacağı bir dönemdedir.

1980-1990’lı yıllar genç bir sanatçı kuşağının ortaya çıktığı bir dönemi kapsamaktadır. Emin Çizenel, Ali Candaş ve Şenol Yorozlu gibi “soyut anlatımcı bir çizgiyi sürdüren sanatçılar, bu yöndeki kimliklerinden ödün vermemeyi ilke edinirken, genç kuşağın yarı fantastik, yarı gerçekçi bir doğrultu üzerinde şanslarını denemekte kararlı olmaları” dikkat çekmektedir.


0 yorum

Bir yanıt yazın

Avatar placeholder

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir